"Yaratılanı severim Yaradandan ötürü" demiş Yunus Emre. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler kısacası tüm canlılar, hepsi saygı duyulmayı hak ediyor olmalı. Ancak ne yazık ki ülkemizde hiçbirine değer verilmediği gibi, herkes "bana saygı duyulsun"un peşinde. Kıyılan ağaçları düşündükçe, katledilen hayvanları, gözünün yaşına bakmadan öldürülen insanları, kendime şunu diyesim geliyor: Bırak saygıyı yaşama hakkı tanınıyor mu ki? Çok sert bir giriş mi yaptım sanki? Aslında amacım bir olayı anlatmaktı. Ama önce kendimi anlatmak istedim. Yani yanlış anlaşılmamak için fikirlerimi belirtmek istedim. Herkes kendine saygı duyulmasını istiyor ve aksi olduğunda veryansın ediyor. Kabul. Peki aynı talepte başkalarının bulunması da doğal değil mi? Bu konu aslında açık ve net. Benim hak ve özgürlüklerim, başkasının hak ve özgürlüklerinin başladığı yerde biter. Öyle sınırsız özgürlük, hak ve saygı olamıyor bu bağlamda.
Geçenlerde bir parka gittik. Koskocaman bir yer. Çocuk parkı, kafeterya, yürüyüş parkuru dahil olmak üzere pek çok şey var. Aynı zamanda içeriye köpek de kabul ediyor. Dolayısıyla köpeğini gezdiren çok kimse vardı. Gerçekten büyük bir yer ve köpeği dolaştırmak için de yeteri kadar alan mevcut. Biz, annem, ablam, ben ve tabii İpek, önce kafeteryada oturup bir şeyler yemek istedik. Yemeklerimizi yerken o esnada bir köpek yanımıza gelip sanki bir şeyler aramaya başladı. Masanın altına girdi. Banka çıkacak gibi yaptı. Bütün bunlar benim ve hatta İpek için sorun değil. Ancak annem ve ablam çok rahatsız oldular. Bir oturup bir kalktılar. Haliyle sahibini aramaya başladık. Biz öyle otura kalka uğraşırken, bir yerlerden sahibi gelip bize hiç bir şey söylemeden " burada mısın sen" şeklinde hafifçe sitemle köpeğiyle konuşup, onu da alıp gitti. Bir şey demedik ama kadının umursamaz tavrına da kızdık içten içe. O kadar büyük alanda köpeğinin nereye gittiğini merak etmeyip, bulduğunda da kafeteryada insanları ayaklandırdığını görüp, bir de üstüne üstlük yüzünde nemrut bir ifadeyle oradan uzaklaşması pek hoş değildi.
Neyse biz tekrardan oturduk, yerleştik ki bir kaç dakikaya kalmadan aynı köpek yine yanı başımızda, bizi yeniden otur kalk oyununa başlatmıştı. Bu sefer kızgınlığımız içten değil hafif dışa taşmaktaydı. Sahibi gelince kendisine rahatsız olduğumuzu, oturup yemek yiyemediğimizi söylediğimizde ise verdiği cevap şu oldu: "Sakin olun ( agresif bir şekilde ) ne yapayım yani burası park köpeğim de geziyor..." dedi ve söylene söylene gitti. Biz ise" bu kadar geniş alan var burada, hadi diyelim köpeğiniz geldi ki gelebilir ne anlasın hayvan, sen neden yanında değilsin ve aman rahatsızlık vermesin diye düşünmüyorsun?" diyemeden arkasından bakakaldık. Kendisine göre eminim ki biz hayvan sevmeyen, kendini düşünen, onlara hak tanımayan bencil insanlardık. Peki başkalarının korkmasını ya da rahatsız olmasını önemsemeden başkasının hak ve özgürlüğünün başladığı yere geçerek esas bencilliği yapan kişi ne oluyordu?
Kendini karşındakinin yerine koyma, anlamaya çalışma ve saygı duyma maalesef bizim toplumumuzda çoooook eksik olan kavramlar. Saygı duyulmasını isteyen herkes saygı göstermeyi de bilmelidir. Ben bildiğimi yaparım, gerisi ne hali varsa görür mantığı ise bencilliğe, vurdumduymazlığa, saygısızlığa girer ve anlaşmazlığa sebebiyet vermekten başka bir şey değildir.
Geçenlerde bir parka gittik. Koskocaman bir yer. Çocuk parkı, kafeterya, yürüyüş parkuru dahil olmak üzere pek çok şey var. Aynı zamanda içeriye köpek de kabul ediyor. Dolayısıyla köpeğini gezdiren çok kimse vardı. Gerçekten büyük bir yer ve köpeği dolaştırmak için de yeteri kadar alan mevcut. Biz, annem, ablam, ben ve tabii İpek, önce kafeteryada oturup bir şeyler yemek istedik. Yemeklerimizi yerken o esnada bir köpek yanımıza gelip sanki bir şeyler aramaya başladı. Masanın altına girdi. Banka çıkacak gibi yaptı. Bütün bunlar benim ve hatta İpek için sorun değil. Ancak annem ve ablam çok rahatsız oldular. Bir oturup bir kalktılar. Haliyle sahibini aramaya başladık. Biz öyle otura kalka uğraşırken, bir yerlerden sahibi gelip bize hiç bir şey söylemeden " burada mısın sen" şeklinde hafifçe sitemle köpeğiyle konuşup, onu da alıp gitti. Bir şey demedik ama kadının umursamaz tavrına da kızdık içten içe. O kadar büyük alanda köpeğinin nereye gittiğini merak etmeyip, bulduğunda da kafeteryada insanları ayaklandırdığını görüp, bir de üstüne üstlük yüzünde nemrut bir ifadeyle oradan uzaklaşması pek hoş değildi.
Neyse biz tekrardan oturduk, yerleştik ki bir kaç dakikaya kalmadan aynı köpek yine yanı başımızda, bizi yeniden otur kalk oyununa başlatmıştı. Bu sefer kızgınlığımız içten değil hafif dışa taşmaktaydı. Sahibi gelince kendisine rahatsız olduğumuzu, oturup yemek yiyemediğimizi söylediğimizde ise verdiği cevap şu oldu: "Sakin olun ( agresif bir şekilde ) ne yapayım yani burası park köpeğim de geziyor..." dedi ve söylene söylene gitti. Biz ise" bu kadar geniş alan var burada, hadi diyelim köpeğiniz geldi ki gelebilir ne anlasın hayvan, sen neden yanında değilsin ve aman rahatsızlık vermesin diye düşünmüyorsun?" diyemeden arkasından bakakaldık. Kendisine göre eminim ki biz hayvan sevmeyen, kendini düşünen, onlara hak tanımayan bencil insanlardık. Peki başkalarının korkmasını ya da rahatsız olmasını önemsemeden başkasının hak ve özgürlüğünün başladığı yere geçerek esas bencilliği yapan kişi ne oluyordu?
Kendini karşındakinin yerine koyma, anlamaya çalışma ve saygı duyma maalesef bizim toplumumuzda çoooook eksik olan kavramlar. Saygı duyulmasını isteyen herkes saygı göstermeyi de bilmelidir. Ben bildiğimi yaparım, gerisi ne hali varsa görür mantığı ise bencilliğe, vurdumduymazlığa, saygısızlığa girer ve anlaşmazlığa sebebiyet vermekten başka bir şey değildir.